3 Mayıs 2009 Pazar

İncirin Yararları

Padişah Meyvesi Ve İktidarsızlığın İlaci İncirin Faydaları

İncirin faydaları incir nasıl bir besin kaynagı incirin insan vücüdundaki etkileri incir nedir incir mucizesi

İncir herhangi bir meyve ya da sebzeye göre en yüksek lif içeriğine sahiptir. Sadece 1 adet kuru incir 2 gram lif sağlamaktadır, ki bu tavsiye edilen günlük ihtiyacın %20’si’dir. Son 10-15 yılda yapılan araştırmalar, bitkisel gıdalarda bulunan liflerin sindirim sisteminin düzgün olarak çalışması açısından çok önemli olduklarını ortaya koymuştur. Besin olarak alınan lifin sindirime yardımcı olduğu ve bazı kanser türlerinin riskini azaltmada etkili olduğu bilinmektedir. Beslenme uzmanları lif alımını artırmanın ideal bir yolu olarak, lif açısından zengin olan incir tüketimini tavsiye etmektedirler.

Lifli yiyecekler çözünür ve çözünmez olarak ikiye ayrılırlar. Çözünmez lif açısından zengin gıdalar, vücuttan atılacak maddelere su kazandırarak bağırsaklardan geçişi kolaylaştırlar. Böylece sindirim sistemini hızlandırırarak, düzenli çalışmasını sağlarlar. Ayrıca çözünmez lifli besinlerin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu da tespit edilmiştir. Çözünür lif açısından zengin besinlerin ise kandaki kolesterol seviyesini %20′den fazla düşürdükleri ortaya konmuştur. Bu nedenle kalp hastalıklarının riskini azaltmak açısından büyük önem taşırlar. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa, bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına yol açar. Kolesterol, hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin, kalbi besleyen atardamarlarda kolesterol birikimi olursa, göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi ise, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir. Ayrıca çözünür liflerin alımı mideyi boşaltarak,

kan şekerini düzenlemesi açısından da önem taşır, çünkü kan şekerindeki ani değişiklikler hayati riskler taşıyan rahatsızlıklarla sonuçlanabilir. Nitekim beslenmeleri lif açısından zengin olan toplumların kanser ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklara daha az oranda yakalandıkları tespit edilmiştir.

Çözünür ve çözünmez liflerin her ikisinin birarada bulunması ise sağlık açısından ayrı bir avantajdır: Her iki lif türünün birarada bulunmasının, kanseri engellemede, tek başına olduklarından daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır. İncirde her iki lif türünün -hem çözünür hem de çözünmez liflerin- birarada bulunması bu bakımdan inciri son derece önemli bir besin maddesi kılmaktadır.

George Washington Üniversitesi Tıp Merkezi’nde Hastalıklara Karşı Korunma Enstitüsü’nün başkanı Dr. Oliver Alabaster, incirden şu ifadelerle bahsetmektedir:

burada gerçek anlamda sağlıklı ve yüksek lif oranına sahip bir besini ekleme imkanı bulunmaktadır. İncirleri ve diğer yüksek lif oranına sahip besinleri sıklıkla tercih etmek… ömür boyu sağlığınız açısından önem taşımaktadır.

California İncir Danışma Kurulu’na (California Fig Advisory Board) göre, meyvelerde ve sebzelerde bulunan antioksidanların insanları birçok hastalıktan koruduğuna inanılmaktadır. Antioksidanlar, vücudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışardan alınan zararlı maddeleri (serbest radikalleri) etkisiz hale getirirler ve hücrenin tahrip edilmesini engellemiş olurlar. Scranton Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmada, kuru incirin, antioksidan bakımından zengin fenol bileşimine diğer meyvelere göre çok daha fazla sahip olduğu belirlenmiştir. Fenol, mikroorganizmaları öldürücü -antiseptik- bir madde olarak kullanılmaktadır. Scranton Üniversitesi’nde yapılan değerlendirmelere göre, İncirdeki fenol miktarı, diğer meyvelerle kıyaslandığında çok daha fazladır.

New Jersey’deki Rutgers Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmada ise, kuru incirin içerdiği omega-3, omega-6 yağ asitleri (EFA: Essential fatty acids: vücut için zaruri yağlar) ile fitosterol (bitkilerde bulunan yağımsı madde) sayesinde kolesterolü düşürücü olarak da önem taşıdığı anlaşılmıştır. Bilindiği gibi omega-3 ve omega-6 yağ asitleri vücutta üretilemezler ve gıdalarla alınmaları gereklidir. Ayrıca bu yağlar özellikle kalp, beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde işlev görmesi açısından vazgeçilmez öneme sahiptirler. Fitosterol ise, hayvansal gıdalardaki kalp ve damar sağlığı açısından tehlikeli olan kolesterolün yolunu tıkayarak kana karışmadan vücuttan atılmasını sağlar.

California İncir Danışma Kurulu tarafından “adeta doğanın en mükemmel meyvesi”olarak bahsedilen incir, insanoğlunun bildiği en eski meyvelerden biri olmasına rağmen, gıda üreticileri tarafından yeniden keşfedilmektedir. Çünkü besin değerinin yüksek olması, sağlık için faydaları, bu meyveye ayrı bir önem kazandırmaktadır.

İncir hemen hemen her özel diyetin parçası olabilir: İncir doğal olarak yağ, sodyum ve kolesterol içermediği ve yüksek lif oranına sahip olduğu için, kilo vermeye çalışan kişiler için de uygun bir besindir. Aynı zamanda incir, bilinen tüm meyvelere göre en yüksek mineral içeriğine sahiptir. 40 gram incir, 244 mg potasyum (günlük ihtiyacın % 7’si), 53 mg kalsiyum (günlük ihtiyacın %6’sı) ve 1.2 mg demir (günlük ihtiyacın %6’sı) içermektedir. İncirde kalsiyum oranı çok yüksektir; meyveler arasında kalsiyum içeriği açısından portakaldan sonra ikinci sırada gelmektedir. Bir kase kuru incir, bir kase süt ile aynı miktarda kalsiyum sağlamaktadır.

İncir, uzun süreli hastalıklardan sonra hızlı şekilde iyileşmeye yardımcı olan, güç ve kuvvet veren bir ilaç olarak da düşünülmektedir. Fiziksel ve zihinsel zorlanmayı ortadan kaldırır ve vücuda enerji ve güç sağlar. İncirin en önemli besin öğesi, tüm meyvenin % 51-74′ünü oluşturan şekerdir ve tüm meyveler arasında en yüksek şeker oranını içermektedir. Ayrıca incir, astım, öksürük ve soğuk algınlığı gibi durumlarda da tedavi amaçlı tavsiye edilmektedir.

Burada çok sınırlı olarak yer verdiğimiz incirin faydaları, Allah’ın insanlar üzerindeki rahmetinin bir göstergesidir. Rabbimiz zevkle yenen bu meyve içerisinde, insanın ihtiyacı olan maddeleri, onun sağlığına uygun bir denge ile, adeta paketlenmiş şekilde yararına vermektedir. Allah’ın bu özel nimetinin Kuran’da zikredilmesi de, incirin insanlar için önemine bir işaret olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) İncirin besin değerinin, insan sağlığı açısından öneminin, ancak gelişen tıp ve teknolojik imkanlarla tespit edilebilmesi, kuşkusuz Kuran’ın, herşeyin bilgisine sahip Allah’ın sözü olduğunun göstergelerinden biridir.

İncir Faydaları Saymakla Bitmez

- Enerji verir

- Vitamin ve mineral bakımından zengin bir gıdadır.

- Bağırsaklardan toksik maddelerin atılması kandaki kollestrol seviyesinin düşürülmesi gibi faydaları da vardır.

- Bağırsak iltihabı olanlar inciri çok yemelidir.

- İncirin kurutulmuşu çok değerli olup, iyi bir besin kaynağıdır. Balgam söktürücü, yumuşatıcı olarak kullanılır.

- Ayrıca kış aylarında vücudun direncini arttırır, pek çok sağlık sorununa karşı güç ve dayanıklılık kazandırır.

- İncirin bünyesinde şeker, albüminli maddeler, organik asitler, pektin, provitamin, A, B1, B2, C vitaminleri, magnezyum, kükürt, fosfor ve unlu maddeler bulunur.

- İnciri cevizle birlikte yerseniz hem vücudunuzu zehirlerden korur, hem de bronşite iyi gelerek öksürüğü keser. Nezle için de faydalıdır.

- İnciri sütle ya da sirkeyle eğer oda olmazsa yalnızca zeytinyağına batırıp yiyerek basur şikayetinizi ortadan kaldırabilirsiniz.

- Sesiniz kısıldığında hemen bir inciri bir su bardağı kadar sütün içine koyup bir cezvede kaynatın. Ilık ılık bu şurubu için, çok yararını göreceksiniz.

- Yaş dalları kırıldığında akan sütümsü beyaz sıvı, nasır ve siğillere sürülür.

- Yaşı kurusundan daha fazla tercihe şayan olan incir vücuda kuvvet verir. Anasonla beraber yenen incir hem kan yapar, hem de şişmanlatır. Bağırsak iltihabı olanlar inciri çok yemelidirler.

- Kuru incir, içerdiği protein miktarı yönünden fakir, sentezinde kullanılan aminoasit çeşidi açısından zengindir, bu nedenle hücre gelişimini destekler.

- Ayrıca kuru incir, boğaz ağrısı bronşit ve öksürüğe de faydalıdır.

Yaş incirin kurutulduğunda bünyesindeki kalsiyum 4.6 kat artıyor,bu yüzden kurutulmuş incir tüketiminde fayda vardır.

100 Gram incirdeki Besin Değerini Gösteren Tablo

Mucize Otlarla Salata Tarifi

Mucize Otlarla Sağlık Dolu Salata Tarifi

Salatanızı sağlığa yararı açısından güçlü ve tadı bakımından harika yapmanız için içine size önerdiğimiz taze sebzeleri ve bazı baharatları ekleyebilirsiniz.

Taze sebzeler salatanızı ekstra hücre koruyucu fenollerle doldurmaktadır. Aynı zamanda bel ölçülerinizi de önemsiyorsanız işte siza harika dörtlü : Adaçayı, biberiye, yabani kekik ve tarhana kekiği!

Yapılan bir çalışmada, bu otların antioksidan açısından salatalara konabilecek en güçlü bitkiler olduğu ortaya çıktı. Baharat olarak ise eklemeniz gerekenlerin ilk sırasında kimyon bulunmaktadır. İkinci sırada ise taze zencefil.

Beslenmenize ekleyeceğiniz yeterli miktarda antioksidanlar sayesinde Gerçek Yaşınızı 6 yıla kadar gençleştirebilirsiniz. Peki hangi sebzeler antioksidan açısından en güçlüleri diye soruyorsanız işte cevabımız:

Enginar, kırmızı pancar, brokoli, sarmısak, pırasa, turp ve ıspanak ilk tercihler arasında yer almalıdır.

Ayrıca salatanızı süslerken bile sağlığınız için çok yararlı besinler kullanabilirsiniz. Sızma zeytinyağı salatanızı parlak ve leziz gösterir. Zeytinyağına alternatif olarak ise elma sirkesi veya üzüm sirkesi iyi gidecektir.

Yapraklı Bitkileri Denemelisiniz

Biraz acı da olsa çıtır çıtır hindiba yapraklarını denemelisiniz. Antioksidan falavanoid içeren bu bitkinin yaprakları çok yararlıdır.

Isırgan Otu Mucizesi

Isırgan Otu Her Derde Deva

Isırgan Otu (Urtica diocia / urens); kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırganotu olan bir meleğin Tanrı katına uçusunu canlandırmıstı. İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Ta

ze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Türkiye' de her iki tür de yetişir.

Egzema ve egzemaya eşlik eden baş ağrılarıısırgan otu çayı ile iyileştirileilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyleştirmek gerekebilir. Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. lkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebi

lir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.

IsirganotuIsırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme ba

şlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.

Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ek

leminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.

Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır. Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

Isırgan Otu Kullanımı Nasıl Olmalı

Isırgan Otu Çayı Hazırlamak

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.

Isırganotu Tentürü: İlkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları: İki avuç dolusu yıkanmıs kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak: 4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.

Kanser Tedavisinde Otların Etkileri

Kanser Tedavisinde Otlar

Mutfağınızdaki otlar sayesinde kanserden yüzde 60 oranında korunabileceğinizi biliyormusunuz ?

Sarmısak İlaç Gibi

- Sarmısak, kanser riski bulunanlar için yararlıdır. Ancak kanser nedeniyle cerrahi bir girişim olacaksa, ameliyattan 7 gün önce sarmısak kullanımı kesilmelidir.

- Kanserle ilgili gerçekleştirilmiş 30 kadar çalışma incelendiğinde; sarmısak ve soğan tüketiminin kanserden ölüm oranlarını azalttığı sonucuna varılmıştır.

- Japonya’da 41 bin kadında yapılan bir çalışmada; haftada bir gün sarmısak tüketen kadınlarda 5 yıl sonunda kolon kanseri vakalarında yüzde 35′lik azalma olduğu görüldü.

- Sarmısağın enfeksiyonlara karşı etkinliği de büyüktür.

- Soya ve soya ürünlerinin daha fazla tüketildiği Asya ülkelerinde meme kanseri daha az görülür. Bazı araştırmalar da soya ürünlerinin meme kanseri riskini azalttığını göstermiştir.

- Bununla birlikte meme kanseri olan kadınlar, soya ürünleri ve soya yağını fazla tüketmekten kaçınmalı. Tedavi sırasında soya tozu ve soya sütü gibi konsantre ürünler yararlı değildir

- Ailesinde özellikle meme ve kalın bağırsak kanseri olan kişiler; 20 yaşından önce kanserden koruyucu sebze-meyveleri, vitamin ve mineralleri tüketirse, yüzde 33 ile yüzde 60 arasında korunabilir.

- Mide kanserinden diyetle korunma oranı yüzde 60′a çıkıyor. Her gün brokoli, karnabahar, kıvırcık salata, beyaz lahana, kabak ve domatesin bol bol tüketilmesini tavsiye ediyoruz.

- Kansere sebep olan en önemli faktörlerden biri şişmanlık. Özellikle kalın bağırsak ve meme kanserlerinde büyük risk yaratıyor. Bu yüzden kırmızı etin kesilmesi, beyaz et, zeytinyağı ve soya gibi yağlarla beslenilmesi şart.

- Siyah üzümün, çekirdeği atılmadan bol bol tüketilmesinde yarar var. Kabuğunda ve çekirdeğinde ‘vesibretrol’ dediğimiz çok özel bir madde vardır, bu doğrudan doğruya kansere karşı vücudu korur.

- Yapılan araştırmalar; kekik, çörek otu ve keten tohumunun da kanserden koruduğunu gösteriyor.

- Bitkisel ilaçların, kanserin ilaç tedavisi sırasında kullanılmaması gerekiyor. İlaçlara direnci artırıyor.

- Kanser tedavisi sırasında zencefil, bulantı problemine karşı kullanılıyor.

- Papatyanın kanser hastalarının ağzında oluşan aftı önleyici bir etkisi var.

- Deve dikeni çiçeği, karaciğer hastalıklarında yıllardır kullanılıyor. Bugün görüyoruz ki; karaciğer kanserlerini tedavi edebiliyor, tümörleri küçültebiliyor.

- Isırgan yıllardır kanser tedavisinde kullanılıyor. Ancak kökü yararlı. ABD’de kökü ilaç haline getirildi.

- Meyve suyunu ihmal etmeyin. Havuç suyu, nar suyu, domates, ev yoğurdu, peynir, kayısı, siyah üzüm, brokoli, kırmızı ve beyaz lahana, karnabahar, kıvırcık salata, semizotu, şalgam suyu, acı biber, keten tohumu, çörekotu, muz, ananas, soğan ve özellikle de sarmısak kanserden koruyor.

Yeşil Çayın Bir Faydası Daha Bulundu


Yeşil Çayın Bir Faydaları Bitmek Bilmiyor

Uzmanlar, düzenli yeşil çay tüketiminin diş ve dişetlerinin sağlıklı olmasını sağladıklarını söylüyor.

Newkarela isimli web sitesinde yer alan habere göre, çalışmada 940 erkeğin dişeti sağlığı analiz edildi ve düzenli olarak yeşil çay içen erkeklerin dişetleri daha az içenlere oranla daha sağlıklı olduğu tespit edildi.

Amerikan Periodontoloji Akademisi’nin resmi yayını olan Periodontoloji dergisinde yayınlanan çalışmanın yazarlarından biri olan ve Japonya’daki Kyushu Üniversitesi’nde görevli Dr. Yoshihiro Shimazaki, “Yeşil çayın sağlığa yararı uzun süre zihinlerde tartıldı. Meslektaşlarımla beraber yeşil çay tüketiminin dişeti sağlığı üzerindeki etkisini araştırdık. Özellikle dişeti sağlığı ile genel sağlık arasındaki bağlantı üzerinde etkisini dikkate aldık” dedi.

Yeşil çayın içerisindeki katesin maddesi ağızdaki bakterilerin yok olmasına yardımcı oluyor.

Dişeti hastalığı, dişetlerini ve dişlerin kemik desteğini etkileyen kronik inflamatuvar hastalıktır ve diyabet, kalp ve damar hastalıkları gibi diğer hastalıkların ilerlemesiyle bağlantılıdır.

Texas Üniversitesi Sağlık Bilimi Merkezi’nden Dr. David Cochran, “Peridondistler sağlıklı dişetlerinin sağlıklı bir vücuda sahip olmada çok önemli olduğuna inanıyorlar. Dişeti sağlığını desteklemek için düzenli yeşil çay içilmesi gibi basit yollar bulmak çok önemli. Dişeti sağlığının genel sağlığa yararları da zaten biliniyordu” diye konuştu.

Yeşil çayın, Down sendromunun tedavisinde işe yarayabileceği bildirildi.

Fransa'da yayımlanan Le Figaro gazetesinin internet sitesindeki habere göre, Paris 7 Üniversitesinden Jean Delabar ve ekibinin yaptığı araştırma, yeşil çayın Down sendromlu farelerdeki nörolojik belirtileri ortadan kaldırdığını gösterdi.

Delabar ve meslektaşları, 21. kromozom tarafından kodlanan ender enzimlerden biri olan Dyrk1A'nın faaliyetini azaltmak için Down sendromlu farelere yeşil çay verdi. Anne karnından itibaren her gün yeşil çay verilen farelerde, tüm nörolojik belirtiler ortadan kalktı.

Bu umut verici araştırmaya imza atan bilim adamları, şimdi yeşil çayın etkisini insanlardaki Down sendromuna daha yakın fareler üzerinde de doğrulamak üzere kolları sıvadı.

Araştırma, "Plos One" dergisinde yayımlandı.

Genetik düzensizlik sonucu insanda fazladan bir 21. kromozomun bulunması durumu olan Down sendromu, Trizomi 21 ya da Mongolizm diye de adlandırılıyor.

Down sendromu, ilk kez 1887'de İngiliz Doktor John Langdon Haydon Down'un verdiği konferansta tanımlandı.

Öne Çıkan Yayın

Kadın Hastalıklarına Hangi Bitki İyi Gelir?

Aslanpençesindeki yağ asitleri, selüloz, etken madde, gliko protein, tanen gibi maddeler içeren şifalı bir bitki olduğu belirten uzmanlar &q...